Değerli Okuyucularım,
Okuduğumuz kadar yazarız, çizeriz, böleriz ve çarparız. Hayata dokunuruz, en önemlisi insana dokunuruz çeşitli hayatlardan geçeriz. Toroslar’a çarpar döneriz. Asıl hayatın mücadelesini de içimizden geçirerek tamam deriz.
Taşa takılıp düşüp sonra kalkar uçarız, yazıya renk katarız.
Sonra yine ayna gibi döneriz bakarız, yeniden okuruz yazarız..
Yeniden..
Yepyeni…
Kalıcı olmanın yolu yazmaktır ama neye göre, kime göre, ne kadar tadınca ve kararınca yazmak lazım
Yazma denemelerimden çıkardığım sonuçlardan birkaçını paylaşmak istedim bu yazımda.
Blog açmak ve yazmak, devamlılığını sürdürmek isteyenlere birkaç önerim var yazdıktan sonra fark etmeye başladığım…
Cam kırıklarını can kırıklarına dönüştürmemek..
Sağlam yazı sağlam dokunuştan çıkar..
Özünü gördüğünüz çiçek tadındaki aldığınız dersleri bazen tebessüm ettirecek mizahla birleştirebilmek
Herhangi biri okuduğunda düşündürmek yani amaç ve araç hep insan kaç (insan) modeli; in(ovasyon)san kal yaklaşımı ki bu da (budanan ve gelişen dal misali) okumak ve düşünmekle felsefik bakış açısı kazanmak, kazandırmak, sürdürülebilir düşünce ve doğru bilgiye ulaşıp bunu doğru kaynaktan edinebilmek açısından önemli.
Gözlem gücünün gücü ile bakış açısı kazanmak
Duygu insan işi malum…
Küçücük cümleleri birleştirebilecek not defterinize yaptığınız karalamalar harikalar yaratıyor. Müzikle kahve karışımı değmesin yağlı boya tablo yazılar ki tadından okunmaz.
Yazıyorum (ki düşünüyorum) o halde varım!
Okudukça yazmak istiyorum:
Fotograflar: denizayral.com