Önce ve Sonra

Öncesini ve sonrasını merak ettiğimiz durumlar vardır: Bir tahta parçasının bir tasarıma dönüştürülmesi ya da bir seramik hamurunun inanılmaz bir bibloya dönüştürülme hikayesi gibi…

Önce neydi ve sonra neye dönüştü… Bir tırtılın rengarenk bir kelebeğe dönüşmesi de doğanın öncesi ve sonrası başkalaşımlarından…

Yaşamımızda şekillendirdiğimiz ne varsa da aslında bizde bıraktığı küçük izlerle büyük kıvılcımları ateşlememiz için dengede durmamızı sağlar.

Hayatta planlamalar ve zaman arasında sıkışmış giderken birden hayatında sizin için planlar yaptığını unutmuş kaptırmış yol alırken birden her şey değişiverir..

11 Haziran 2017 günü bende böyle bir dönemeçli yolda yaşadım. Haydarpaşa ‘Garda Kitap’ günlerinden evime dönerken iki metrobüsün kafa kafaya çarpışması sonucu bacağım kırıldı ve bugün itibariyle tam dört ay dolduğu halde küçük küçük adım atmaya devam eden biri haline geliverdim.

Doktorumun ameliyat sonrası bu kırığın tedavi süreci üç ay dediğinde yıkıldığımı hatırlıyorum…

Sonuç olarak hayat devam ediyor…

Ben yürüyorum, iyileştim, sakinleştim ama yürüyemeyenler… Planları tıkırında gidemeyenlerin dünyası?

Engeliyle bir ömür hayatını yaşayanlar? Tüm zorluklara rağmen hayata tutunan tüm canlılar?

Düş kırıklıkları yaşadım, kimseyi görmek istemediğim zamanlar oldu ve hiç kimsenin beni anlamadığını hissettiğim zamanlar…

”İnsan gençken yalnızca başkalarının hastalanıp öleceğini düşünür.” diyor Stefan Zweig

Halbuki ‘Gözyaşlarımızın tadı aynı’

Hayatı başkalaşımla bir sosyal kelebek tadında yaşarken ne olmuştu? Ne değişmişti ki hayatımda?

Karanlıkta Diyalog deneyimini‘ yaşamak elbette ki çok farklıydı ama normal bir hayat sürerken hayatı gören gözleri unutmak çok başka.

Elbette ki insan halinden anlıyor yürüyemeyen bir insanın sıkıntısını ancak başına gelmeden gerçekten anlayamıyor(muş). Hiç yürüyemeyeceğimi zannettiğim zamanlarım da oldu. Eskisi gibi olamayacağım galiba dediğim…

Bir kaldırım taşından inemeyişimi seyredişim, merdivenlerin kabusum olması, değnekle yürürken insanların ve hatta küçük çocukların ne olmuş bakışları bir yana hiç sanki başına gelmeyecekmiş gibi yaşayıp gittiğimiz hayatlarda bu bakış açılarımız son olsun!

İnsan olarak, toplum olarak çok yol almamız lazım… Yollarda, iş yerlerinde, kaldırımlarda ve daha birçok noktada yapılan sarı işaretli yol işaretleri taşları bir ağaca ya da elektrik direğine denk geldiğinde hiçbir işe yaramıyor ya da kaldırıma park eden bir aracın yanından elbette ki sağlıklı bir insan yürüyebildiği halde engeli olan biri için yine zor zamanlar başlayabiliyor.

Gözünün görmediğini, kalbinin anla(ya)madığını empati kursan ne yapacaksın?

Sadece bakacaksın!

Emekleyerek yürümeyi hatta tekrar öğrenmeyi bile özler halde gelebiliyor insan.

Her şeyin Teorisi‘ beyinde başlar.

Kafadaki engeller yok olmadıkça sokaktaki bakışlar hiç değişmeyecek…

Engel kafanda, bu nasıl bir dünya?

‘Sana bilmediğin bir şey söyleyemem…’

‘Her şey insanlar için!’ şarkısı yine kulağımda çınlıyor (du)…

Bir Cevap Yazın