Hiç Olmazsa Selam Ver :)

Ben genellikle alışkanlık üzerine selam demek yerine merhaba demeyi tercih edenlerdenim. Peki ya sen, siz?

Bugünkü yazımda fon müziği olarak aklımdan sürekli dönen ve bana bu yazıyı yazdırana kadar geçen sürede aklıma takılan Tarkan’ın “-Hiç olmazsa- Selam ver!” şarkısı eşliğinde ve bilgisi ile yazacağım.

Zaman zaman insanlar vakit sıkıntısını maksimumda yaşayabiliyor. Bir yerlere yetişmeye çalışıyor ve -sürekli- bir şeyler için çabalıyor. Bunu sonsuz bir saygıyla ve çabayla karşılıyorum. Ancak bugün bu yazımı sorgulamama ve yazamam sebep olan nedenlerin başında LinkedIn üzerinden sıklıkla ‘merhaba’ bile yazılmadan direkt konuya girilen rahatsız edici tavırlarla karşılaştığım yazışmalar ve insanların ulaşma çabasının saygısızca artmış olması.. 

Yeni mezunlar özellikle iş hayatında nelere dikkat etmeliyim? Neler önerirsiniz? İş hayatında kendimi nasıl yetiştirmeliyim? vb. gibi değerli sorular soruyorlar. Özellikle onlarla konuşmak istediğim için kimseyi rencide etmek istemeden sadece seçtikleri bu yolla doğru olmadığını yazmak ve başaranların nasıl ve ne şekilde başardığını anlatmak istiyorum:

Merhaba, günaydın, iyi günler, teşekkür ederim, çok naziksin, çok düşüncelisin, bugün sana elbisen, gömleği, şapkan çok yakışmış gibi cümleleri kullanmak ya da karşılaştığınız kişileri güler yüzle karşılamak, karşı karşıya geldiğiniz kişilere tebessüm etmekle hiçbir şey kaybetmezsiniz. Aksine bu cümleler ve samimiyetli tavırlarla yapılan bu  davranış ve tutumlar size yeni insanlar kazandırır. Yerine göre bu kelimeleri, tavrı, duruşu, samimiyet ve içtenliği bilmeyen, görmeyen, anlamak istemeyen ve nezaketten hoşlanmayan insanlar ise kaybediyorlar. Hemen olmasa bile yavaş yavaş… 

Bunu neden önemsiyorum biliyor musunuz? Neredeyse 17 yaşından bugüne iş hayatının içinde, ilk stajını büyük bir kurumsal firmada yapmış,  -tamamen kendi çabaları ve kendi duruşu ile- başvurusunu yaparak kabul edilmiş, yürüyerek ve otobüsle başvurusuna gitmiş dün gibi bunu hatırlayan- biri olarak söylüyorum ki tebessüm, selam vermek/almak, nezaket bulaşıcıdır. Unuttuğumuz durumlar içinde olmamalıdır. Ayrıca bu durum snobluk ya da snob görünmeye çalışmakla karıştırılmamalıdır. 

Paylaştığım bu daha iyimser örnek birkaç gün önce bana yazılan durumlardan sadece biri.. Bu kişiyi de rencide etmek amacım değil. Polemiğe gerekte yok.. Herkesin zamanı kıymetli, polemiğe zamanımda yok ancak amaca odaklanırken insanlığımızı ve tebessümümüzü kaybetmeyelim.. Tek derdim bu..

Binlerce insanın arasından staj yeri arayıp bulma çabasında olabilirsin, insanlara tek tek ulaşmaya çalışmaktan yılmış ya da bıkmışta olabilirsin. Ama sen değerlisin ve empati kurduğunda, düşündüğünde, kendine yapılmasını onaylıyorsan sana rahatsız edici gelmiyorsa devam etmende bir sakınca yok sana göre.. Herkes otomatik yanıtını ya da tek düze yazdığın mailden, mesajından ya da tavrından hoşlanmayabilir.. Sende fark etmeden zamanını kaybedebilirsin. 

İncelik, nezaket, saygı, gerektiği kadar samimiyet ya da tavır ve duruşunuzdaki özgüvenle sergilediğiniz tavır yazışma dilinde de, yüz yüze görüştüğümüzde de o kadar önemli ve değerli ki..

30 saniye çok önemli mi bilmiyorum ama kişisel gelecek tasarımı konularında da zaman zaman üniversitelerde bahsettiğim ilk 30 saniye işte bu kadar kısa ve değerlendirmek için net.. 

Merhaba! (Benden sana zarar gelmez!) 

Bir Cevap Yazın