Gözümde Parsellediğim İnsan Kaynakları’nın Yeri

Bir dokun binlerce ah işit ama nereye kadar..

Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen scapegoat; İnsan Kaynakları

Kağıt müsveddesi gibi bir kaynak ustası… (mı)

Şunu yaparım, böyle yaparım, öyle yaparım, aaa tabii ilgilenelim diyorsun da icraat var mı? (!)

Eğitim ihtiyaç analizi yapıyorsun sonra dönüp dolaşıp tekrar maillerle geri bildirim almıyorsun. Aylar ve yıllar geçiyor geri bildirim yapmıyorsun çalışanlarda tam bu noktada hep puan kırıyor senden. Hani nerede diyenler için vazgeçilmez varış noktası : Geri bildirim Göstergesi…

İnsanı kaynaklarına gözlerimin parıldayarak baktığını ve özellikle de blog yazdığımı bilmeyenler tarafından son zamanlarda yapılan yorumlamalar inanılmaz bir beyin fırtınası yapmamı sağlıyor.

Yorumculara ayrıca teşekkür ederim..  İnsan Kaynaklarına bir adım daha yakın olduğumu bildikleri ya da sezdikleri zaman da binlerce ah işiten cevaplar alıyorum.. Onlara cevabım şu oluyor sadece yazacağım sizi diyorum =) Yazacağım dediğim zaman anlamıyorlar önce kaydettiğimi, beynime kazıdığımı bilmiyorlar cümlelerini..  Tek tek yazacağım diyorum analiz edeceğim, sonra yorumlayıp yazacağım =)  Güzel güzel notlar alıyorum.. Kaydediyorum beynime.

Sevilmeyen bölüm itinayla seçilir diyorum ve genellikle şirketi pozitife çevirecek değerleri barındıran bir bölüm olması gerekirken gereksiz bir bölümmüş muamelesine ise katlanamıyorum. Vakit geçirmek ya da günü kurtarmak için yapılan bir meslek değildir bu iş.. Önümüzde bu işi zevkle, büyük özveriyle yapan gönül ve değer katan meslektaş ve arkadaşlarımı gördükçe bunları yazmayı daha da önemsiyorum.

Ama yine de buradan çıkarılacak bir ders var elbet… İnsana dokunmak lazım, bunun yolu elbette işini sevmekten geçiyor..

Son zamanlarda sosyal medya paylaşım duvarlarında da sık sık gördüğüm Konfüçyüs’ün şu sözü aslında işi özetliyor gibi…

‘Sevdiğiniz bir işi seçin, böylelikle hayatınızda bir gün bile çalışmak zorunda kalmamış olursunuz.’

İnsan Kaynaklarının tüm süreçleri de bırakınız yapsınlar! gibi.. Bu uğurda göz teri ve alın teri döküp okuyup sevenler yapsın.

Değil mi?

Önce aynayı bulalım.. sonra çuvaldızı  batıralım.. pek sonra da dokunmayı ve empat(ik)liği öğrenelim..

Birde NöroİKMarketing mi çalışmalı..

İşe yarayabilir… 🙂

Saygılarımla ve Sevgilerimle,

23.07.2014 08:58

Küçük bir not: Bu yazının bir görseli ya da aynası olmayacak.. Çünkü insan kaynaklarının, insan kaynakları çalışanlarının görselliğe değil dokunmaya, empatiye, görmeye, gözlemlemeye ihtiyaçları var!

2 Comments

  1. Gökhan Yılmaz dedi ki:

    Merhaba 🙂

    Öncelikle paylaşım için teşekkürler

    Önemli bir konuyu okuyucuyu sıkmadan hikayemsi tadında anlatmışsın

    Çok beğendim

    Blog içeriğinin daha fazla artması dileğiyle

    Saygılarımla

    Gökhan

  2. […] Eleştirel yerleşik balkon gözle bakmak Nil’s HR Cafe gibi bir patlayan gözlü İK sohbet blogunun mizacında ve kanında var.. […]

Bir Cevap Yazın